Reddi miras, miras bırakanın borçlarından dolayı mirasçıların sorumluluklarını sınırlamak amacıyla başvurulan önemli bir hukuki işlemdir. Özellikle mirascının borçlu olduğu durumlarda finansal kayıpların önüne geçmek isteyen kişiler, bu hakkı kullanarak mirasın reddedilmesini sağlayabilir. Bu işlemi yaparken hukuki süreler, usuller ve sonuçlar büyük önem taşır. Şayet bu süreç doğru şekilde uygulanmazsa hem hak kaybı yaşanabilir hem de ileride beklenmedik hukuki sonuçlarla karşılaşmak söz konusu olabilir. Bu yazıda mirasın reddine dair tüm aşamaları, yasal süreçleri ve dikkat edilmesi gereken önemli noktaları detaylarıyla ele alacağız.
Miras, bir kişinin vefatı sonrası geride bıraktığı malvarlığı ve borçlardan oluşur. Mirasçılar, yani ölen kişinin yakınları veya kanunda mirasçı olarak belirtilen kişiler, bu mal ve borçların kanunen sahibi olur. Ancak bazen miras bırakanın borçları, bıraktığı mallardan fazla olabilir ya da mirasçılar çeşitli kişisel nedenlerle mirası kabul etmek istemezler. İşte tam da bu gibi durumlarda reddi miras adı verilen bir hak devreye girer.
Reddi miras, kısaca mirasçının kendisine geçen mirası kabul etmeyip reddetmesi anlamına gelir. Yani mirasçıya kalan malları ve borçları almak istemediğini açıkça beyan eder. Bu işlem sayesinde kişi, miras bırakanın borçlarını da üstlenmemiş olur. Böylece ileride doğabilecek sorumluluklardan korunur. Özellikle borcu fazla olan bir miras söz konusuysa, reddi miras mirasçılar için hayati bir öneme sahiptir.
Reddi miras yapılmadığında ise kişi hem malı hem de borcu kabul etmiş sayılır. Yani miras kalan borçlar için de sorumlu olur ve alacaklılar bu borçlar için mirasçıya başvurabilir. Dolayısıyla mirasçıların, mirası inceleyip durum değerlendirmesi yaptıktan sonra böyle bir yola başvurmaları onların yararına olabilir. Reddi miras, mirasçıya tanınan bir seçim hakkıdır ve tamamen gönüllülük esasına dayanır. Mirasçı isterse mirası alır, istemezse belirlenen sürede reddederek hiçbir yükümlülük altına girmez.
Mirasın reddi durumunda şu hususlara dikkat etmek gerekir:
Mirasın reddi yani reddi miras, Türk Medeni Kanunu’nda açıkça düzenlenmiş ve iki farklı şekilde uygulanabilen bir hukuki işlemdir. Mirasçının karşısına çıkan bu seçenekler Gerçek Reddi Miras ve Hükmen Reddi Miras olmak üzere ikiye ayrılır. Her ikisinin de kendine özgü şartları ve işleyişi bulunduğundan bu konuda bilgi sahibi olmak son derece önemlidir. Şimdi bu iki farklı miras reddi türünü anlaşılır bir şekilde inceleyelim.
Gerçek reddi miras ya da diğer adıyla iradi yani isteğe bağlı red, mirasçının ölenden (muris) kalan mirası şahsen ve açıkça reddetmesiyle gerçekleşir. Yani mirasçının kendi isteğiyle mirası kabul etmek istememesi durumunda bunu bir mahkemeye başvurarak beyan etmesi gerekir.
Burada dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan biri mirasın reddinin resmi olarak sulh hukuk mahkemesine yapılacak yazılı bir beyanla gerçekleşmesidir. Sözlü olarak ya da günlük hayatta “Ben mirası istemiyorum” demek yeterli olmaz, mutlaka yasal sürecin başlatılması gerekir.
Bu yöntem, özellikle mirasın borçlarından endişe eden kişiler tarafından tercih edilir. Örneğin, babasından borçlu bir miras kalan bir kişi, hiçbir yükümlülük altına girmemek için gerçek reddi mirası uygular.
Hükmen reddi miras ise yasal şartların otomatik olarak oluştuğu ve mirasçıların herhangi bir beyanına gerek kalmadığı hallerde gerçekleşen reddir.
Örneğin vefat eden kişinin banka ve kredi borçları, sahip olduğu tüm mal varlığından fazla ise mirasçılar başvuru yapmadığında dahi hükmen red gerçekleşir ve borçlardan sorumlu tutulmazlar.
Her iki reddi miras türünde de hedef, mirasçının istemediği ya da kendisine zarar verecek bir miras payından korunmasını sağlamaktır. Hem kendi tercihini kullanmak isteyenler hem de borç yükünü istemeden üstlenmemek isteyenler, bu iki seçenekten kendilerine uyanı tercih edebilirler.
Mirasın reddi gündeme geldiğinde birçok kişi “Acaba ben de mirası reddedebilir miyim?” diye merak eder. Gerçekten de bu süreçte kimlerin bu hakkı kullanabileceği, hukuki ve pratik olarak büyük önem taşır. Reddi miras hakkı yalnızca mirasçılara tanınan özel bir haktır. Yani mirasçı olarak belirlenmiş kişiler, kendilerine kalan mirası istememek veya sorumluluklarından kaçınmak için bu yola başvurabilirler.
Türk Medeni Kanunu’na göre üç ana grup, mirası reddetme hakkına sahiptir:
Bazı önemli noktalara özellikle dikkat edilmelidir:
Sürecin doğru ve zamanında işleyebilmesi için, mirasçıların kimler olduğunu net şekilde belirlemek ve gerekli belgeleri hazırlamak çok önemlidir. Şüpheye düştüğünüzde veya mirasın büyüklüğü, borçları gibi durumlar kafanızı karıştırıyorsa bir avukata danışmak işlemlerin hızlı ve sorunsuz ilerlemesini sağlayacaktır.
Mirasçıların aklını en çok kurcalayan sorulardan biri, mirasın reddedilmediği durumda neler yaşanacağıdır. Bir yakının vefatı sonrası, sahip oldukları mal varlığının yanında borçlar da mirasçılara geçebilir. Eğer reddi miras işlemi zamanında yapılmazsa, yasal olarak miras tüm hak ve yükümlülükleriyle mirasçılara intikal eder. Bu, sadece taşınmazlar, paralar ya da değerli eşyalar anlamına gelmez; aynı zamanda borçlar da dahil olur.
Mirasın kabulü, mirasçının hem haklarına hem de yükümlülüklerine sahip çıkması demektir. Mirasçılar, ölen kişinin ödenmemiş borçlarını, kredi borçlarını ve varsa karşılıksız kalan çek veya senetlerini kabul etmiş olur. Borçların miktarı, bazen mirasın değerinden fazla bile çıkabilir. Bu durumda mirasçılar kendi şahsi malvarlıklarıyla da borçlardan sorumlu tutulabilirler.
Mahkemeler ve alacaklılar açısından; mirasın reddedilmemesi, mirasçıların doğrudan muhatap alınmasına neden olur. Alacaklılar, borçların tahsilini artık yasal mirasçılardan talep edebilir. Bu borçlar nedeniyle haciz işlemleri başlatılabilir veya icra takibi yapılabilir.
Mirasçılar arasında sıkça gözlenen bir yanılgı şudur: Kişi istemese bile miras otomatik olarak reddedilmemiş sayılır ve tüm yükümlülükler geçerli olur. Kanuna göre ölüm tarihinden itibaren üç ay içerisinde reddi miras işlemi yapılmazsa, miras kabul edilmiş sayılır. Hiçbir işlem yapılmamış olsa bile mirasçı kısa süre sonra alacaklılarla karşı karşıya kalabilir.
Örneğin;
Dikkat edilmesi gereken ana hususlar:
Bu nedenle mirasçıların vefat sonrası kendilerine kalan mirası kabul edip etmeyeceklerine dair bilinçli ve hızlı bir karar vermelerinde büyük fayda vardır. Yapılacak doğru tercihler olası borç yükümlülüklerinden korunmalarını sağlayacaktır.
Mirası reddetmek bazı durumlarda mirasçıların hayatını kolaylaştırabilir. Özellikle borçlu bir miras söz konusu ise, mirasçıların kendilerini güvenceye almaları için belirli bir süreci takip etmeleri gerekir. İşte reddi miras işlemlerinin adım adım nasıl yapıldığı:
İlk aşama mirasçı olduğunuzu resmi olarak belgelemektir. Bunun için noterden ya da sulh hukuk mahkemesinden veraset ilamı yani mirasçılık belgesi almanız gerekir. Bu belge sizin yasal olarak mirasçı olduğunuzu gösterir. Resmi işlemler için her zaman geçerlidir ve mirasın reddi işlemlerinde mutlaka sunulması gerekir.
Bir sonraki aşama dilekçe hazırlamaktır. Reddi miras yapmak isteyen kişinin kimlik bilgileri, hangi mirası reddettiği ve varsa gerekçeler açıkça yazılmalıdır. Dilekçe sade, açık ve anlaşılır bir dille hazırlanmalıdır. Ayrıca dilekçeye veraset ilamı ve kimlik fotokopisi de eklenmelidir.
Hazırladığınız dilekçe ve veraset ilamı ile birlikte miras bırakanın son yerleşim yerindeki sulh hukuk mahkemesine başvurmalısınız. Başvuru şahsen yapılabilir veya bir avukattan destek alabilirsiniz. Unutmayın bu başvuru sadece miras bırakanın yerleşim yeri mahkemesinde yapılır, başka bir yerde kabul edilmez.
Mahkemeye başvurunuzun ardından dilekçeniz resmi kayıtlara alınır. Sulh hukuk mahkemesi evraklarınızı inceler ve işlemlerinizi kaydeder. Genellikle duruşma yapılmadan, evrak üzerinden karar verilir. Ancak gerekli gördüğü takdirde sizi duruşmaya daçağırabilir. Bu noktada herhangi bir masraf veya harç ödemesi de çıkabilir. Mahkeme mirasın sizin tarafınızdan reddedildiğine dair karar verir ve bu kararı ilgili tapu müdürlüklerine veya bankalara bildirir.
Mahkeme tarafından verilecek karar kesinleştikten sonra resmi hale gelir. Bu andan itibaren artık miras üzerindeki tüm hak ve borçlardan muaf olursunuz. Reddi miras işlemlerini gerçekleştirdiğiniz için,miras bırakanın mal varlığı ve borçlarıyla ilgilenmek zorunda kalmazsınız. Resmi kayıtlara geçtiği için ileride herhangi bir sorun yaşama ihtimaliniz de ortadan kalkar.
Tüm bu aşamaları eksiksiz tamamlamak, ileride yaşanacak hukuki sıkıntıların önüne geçer. Eğer bu süreçte destek almak isterseniz bir hukukçudan yardım almak hak kaybı yaşamanızı engelleyebilir.
Mirası reddetmek isteyen birçok kişi için en önemli sorulardan biri de "Mirası reddetmek için kaç günüm var?" sorusudur. Çünkü süresinde yapılmayan işlemler bazı hak kayıplarına yol açabilir.
Kanunlarımıza göre mirasçıların miras bırakan kişinin vefat tarihinden itibaren üç ay, yani 90 gün içinde reddi miras işlemi yapma hakları vardır. Bu süre Türk Medeni Kanunu’nda yasal süre olarak tanımlanır. Vefat tarihinden sonraki bu üç aylık süre, gerçek kişiler için ölümün öğrenildiği günden, tüzel kişiler için ise tereke kayyımının atamasının öğrenilmesine başladığı andan itibaren başlar.
Örneğin yakınınız vefat etti ve siz mirasçı olduğunuzu öğrendiniz. Üç ay boyunca süreniz vardır. Bu 90 günlük süre içinde Sulh Hukuk Mahkemesi’ne gerekli dilekçe ve belgelerle başvurmanız gerekmektedir. Eğer bu süre içerisinde herhangi bir başvuru yapılmazsa yasal olarak mirası kabul etmiş sayılırsınız. Bu da gerek alacakları gerekse borçları üstlenmiş olmanız anlamına gelir.
Bu süre mirasçının mirası kayıtsız şartsız kazandığını öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Ancak çoğu durumda bu tarih, miras bırakanın ölümünün resmi olarak bildirildiği, yani ölümün kendisine bildirildiği gündür. Dolayısıyla ölüm tarihini öğrendikten sonra üç ay içinde karar vermeniz gerekir.
Bazı özel durumlar da olabilir:
Dikkat edilmesi gerekenler şunlardır:
Mirasın reddedilmesi sürecinde bazı önemli şartların yerine getirilmesi gerekir. Bu şartlara dikkat edilmezse yapılan işlem geçersiz olabilir ve istemediğiniz sonuçlarla karşılaşabilirsiniz. İşte mirası reddetmenin temel şartları ve detaylı açıklamaları:
Mirası reddedebilmek için öncelikle gerçek yani yasal veya atanmış mirasçı olmanız gerekir. Yani ölen kişinin sizi açıkça mirasçısı olarak göstermesi ya da yasalar çerçevesinde miras hakkı elde etmeniz gerekir. Örneğin vefat eden kişinin yasal mirasçısı olan çocuğu, eşi veya kardeşi bu haktan yararlanabilir. Ancak aile dostu ya da yakın bir akraba, resmi olarak mirasçı olmadığı sürece mirası reddedemez.
Reddi miras için kanunen belirlenmiş bir süre vardır. Size miras kaldığını öğrendiğiniz andan itibaren 3 ay (90 gün) içinde bu hakkınızı kullanmalısınız. Örneğin babanız vefat ettiğinde size bu durum bildirildiyse, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren geri sayım başlar. Bu sürenin geçirilmesi halinde mirası reddetme hakkınız kaybolur ve miras otomatik olarak kabul edilmiş sayılır.
Mirası reddetmek isteyen kişi bizzat kendisi veya yasal temsilcisi aracılığıyla, Sulh Hukuk Mahkemesi’ne açık bir şekilde başvuruda bulunmalıdır. Dilekçe verilmesi veya mahkeme huzurunda sözlü beyanda bulunmak yeterlidir. Sözlü beyanlar da tutanağa geçirilerek resmiyet kazanır. Ailenizden biri “reddediyorum” dediği halde bunu resmi makamlara bildirmezse, işlem geçersiz olur.
Yasa gereği mirasın bir kısmını reddedip bir kısmını kabul etmek mümkün değildir. Yani “Evdeki borçları istemiyorum ama gayrimenkulü almak isterim!” gibi bir tercih yapılamaz. Reddetmek istiyorsanız mirasın tamamından feragat etmiş olursunuz.
Mirası reddetmek isteyen kişinin tam ehliyetli olması gerekir. 18 yaşından küçükler, zihinsel engelli olanlar veya kısıtlılar kendi başlarına reddetme işlemi yapamazlar. Onlar adına anne-baba veya vasiler tarafından yine mahkemeden izin alınarak işlem yapılmalıdır.
Kardeşler arasında ya da aile içinde birden fazla kişi mirasçıysa herkes kendi adına ayrı ayrı başvuruda bulunmalıdır. Bir aile üyesinin reddi, diğerinin de otomatik olarak reddettiği anlamına gelmez.
Mirasçı, mirası kabul ettiğine dair herhangi bir tasarrufta bulunmamış olmalıdır. Yani miras kalan malı satmak, borcunu ödemek veya üzerinde işlem yapmak gibi bir hareket, mirasın zımnen (yani üstü kapalı bir şekilde) kabulü anlamına gelir. Örneğin miras kalan bir arsanın tapusunu kendi adınıza geçirirseniz artık reddetme hakkınız ortadan kalkar.
Günlük hayattan bir örnek:
Üç çocuğu olan bir baba vefat ettiğinde çocukları mirasçı olur. Çocuklardan biri 2 ay sonra mahkemeye başvurarak reddi miras talebinde bulunur ve diğer iki kardeş hiçbir işlem yapmazsa sadece başvuran çocuk için ret işlemi geçerli olur. Diğer iki kardeş mirası kabul etmiş sayılır.
Mirasın reddedilmesi kararı alındığında bu durum çeşitli hukuki ve maddi sonuçlara yol açar. Mirasçılar sadece borçlardan değil, miras bırakanın sahip olduğu varlıklardan da hak iddia edemezler. Şimdi bu sürecin en önemli sonuçlarına göz atalım:
Mirası reddettiğinizde sanki hiç mirasçı olmamışsınız gibi tüm haklarınız sona erer. Örneğin borçlu bir babadan kalan mirası reddeden Ahmet Bey, babasının hem taşınmazlarına hem de borçlarına ilişkin hiçbir sorumluluğa sahip olmaz. Hem maddi varlıklar hem de sorumluluklar tamamen ortadan kalkar. Böylece babasının sahip olduğu evi, arabayı veya banka hesaplarını da alamaz.
Mirası reddeden kişinin payı, varsa diğer yasal mirasçılar arasında paylaştırılır. Diyelim ki iki kardeşten biri annesinin mirasını reddetti. Reddetmeyen kardeş mirasın tamamı üzerinde hak sahibi olur. Eğer reddeden kardeşin çocukları varsa bu çocuklar da miras hakkı elde edebilir.
Belki de en önemli sonuçlardan biri miras bırakan kişinin borçlarının artık sizi bağlamamasıdır. Bankalara ya da diğer alacaklılara karşı hiçbir şekilde ödeme yükümlülüğünüz olmaz. Örneğin büyük borçları olan bir amcanızdan kalan mirası reddederseniz alacaklılar size ulaşamaz.
Mirasın reddinden sonra kalan mirasın ne şekilde değerlendirileceği konusunda hukuk sistemi otomatik olarak devreye girer. Yani artık sizin hakkınızda dava açılması, icra takibi yapılması gibi bir durum söz konusu olmaz. Haklarınız ve yükümlülükleriniz sona erdiğinden, mirasa ilişkin davalar yeni hak sahipleriyle devam eder.
Eğer tüm mirasçılar mirası reddederse bu miras sahipsiz kalır ve devlet tarafından sahiplenilir. Örneğin üç çocuğu olan ve borçlu vefat eden bir baba düşünün. Tüm çocuklar mirası reddederse geriye kalan mal varlıkları ve borçlar devlete geçer. Devlet bu malları sattıktan sonra borçları ödemeye çalışır, kalan bir şey olursa hazinesi için saklar.
Mirası reddettiğinizde bu karar genellikle kesin ve bağlayıcıdır. Karardan dönmek neredeyse mümkün değildir; bu yüzden işlem öncesi iyi düşünülmelidir. Birçok kişi, aile içi baskıyla veya eksik bilgiyle reddi miras yaptığında sonradan pişman olabilmektedir.
Mirasın reddi bazen aceleyle ya da yanlış bilgilendirme sonucu yapılabilir. Böyle anlarda yapılmış olan reddin geçersiz ya da iptal edilebilir olup olmadığı merak edilir. Bunu günlük hayatta "Reddi mirasımı bozmak istiyorum" veya "Reddi miras yaptıktan sonra vazgeçebilir miyim?" gibi sorularla duymak mümkündür.
Eğer bir kişi mirası reddettikten sonra bu işlemin iptalini sağlamak istiyorsa öncelikle belirli hukuki şartların oluşup oluşmadığına bakılır. Türk Medeni Kanunu’nda, Reddi Miras işleminin iptali için çeşitli nedenler düzenlenmiştir ve ancak bazı istisnai durumlarda mümkün olabilir.
En sık karşılaşılan iptal nedenleri şunlardır:
İptal için izlenecek yol ise şudur:
Bu süreçte mahkemeye başvuran kişinin hata, hile veya korkutma unsurunu ispatlaması gerekir. İspat yeterince yapılmazsa ret işlemi geçerli olmaya devam eder. Bu konuda mutlaka bir avukata danışmanızı öneririm; çünkü her davanın kendine özgü dinamikleri ve değerlendirilmesi gereken detayları olabilir.
Türk Medeni Kanunu’na göre, mirasçılar murisin ölümünü ve kendilerinin mirasçı olduklarını öğrendikleri tarihten itibaren üç ay içinde reddi miras beyanında bulunmalıdırlar. Bu süre içerisinde herhangi bir işlem yapılmazsa yasal olarak miras kabul edilmiş sayılır. Sürenin geçirilmesi, mirasın borçları dahil olmak üzere tüm hak ve yükümlülüklerin mirasçılara geçmesi anlamına gelir. Sonrasında reddi miras yapılamaz.
Reddi miras, bir kimsenin kendisine intikal eden mirası hukuken reddetmesi anlamına gelir ve murisin ölümünden sonra mümkündür. Mirasın feragati ise, mirasçının henüz murisin sağlığında, ileride doğacak miras hakkından feragat etmesidir ve miras bırakandan sağken alınan resmi bir beyan ile olur. Mirasın feragatinde genellikle maddi bir karşılık söz konusu iken reddi mirasta böyle bir durum yoktur.
Reddi miras işlemi şahsi bir beyan olup, mirasçılarca sulh hukuk mahkemesine yazılı veya sözlü olarak yapılabilir. Bir avukata vekâlet verilmesi zorunlu olmasa da işlemlerin usulüne uygun ve eksiksiz yapılması, sürelerin kaçırılmaması ve hak kaybına uğramamak için bir avukattan hukuki destek alınması tavsiye edilir. Özellikle borçlu bir miras söz konusuysa profesyonel yardım faydalı olabilir.
Reddi miras beyanı hukuken bağlayıcıdır ve kural olarak geri alınamaz. Mirasçının reddi miras kararını açıklamasından sonra bu beyanından dönmesi veya vazgeçmesi mümkün değildir. Ancak beyan hata, hile ya da korkutma ile yapılmışsa iptal talebinde bulunulabilir. Bunun tespiti için de genellikle mahkemeye başvurmak gerekir.
Eğer yasal süresi içinde reddi miras işlemi yapılmazsa, miras tüm borç ve alacakları ile birlikte mirasçılara geçer. Bu kapsamda miras bırakanın vergi borçları da mirası kabul eden yasal mirasçılara intikal eder ve ödenmesi gerekir. Sorumluluktan kurtulmak için mutlaka üç aylık yasal süre içinde reddi miras işlemi gerçekleştirilmelidir.
Çocuklar yasal olarak mirasçı konumunda olduklarında reddi miras hakkına sahiptir. Ancak ergin olmayan çocuklar için reddi miras işlemi anne-baba veya yasal temsilcileri tarafından yapılabilir. Bu tür işlemler için sulh hukuk mahkemesinden izin alınması gerekebilir. Yasal temsilcinin çocuğun menfaatini gözeterek yetkili mahkemeye başvurması gereklidir.
Reddi miras ancak miras bırakanın vefatından sonra mümkündür. Kişiler, murisleri sağken mirastan feragat edebilir ancak henüz doğmamış bir miras için önceden reddetme beyanında bulunamazlar. Murisin ölümüyle birlikte üç aylık yasal süre başlar ve bu sürede reddi miras beyanı yapılabilir. Bu süreden önce yapılan beyanların hukuken geçerliliği yoktur.